Küba; Muhteşem plajları ve Muhteşem tarihi ile tam bir Turist cenneti. Bu yazımda sizlere Küba'nın en gözde turistik mekanlarını sıraladım. Keyifli okumalar...
1- Havana
Havana; sokakları puro kokan güzel şehir, Küba'nın başkenti. 2.2 milyon nüfusuyla hem Küba'nın hem de Karayipler'in en büyük şehridir. Geçim kaynakları başta puro, şeker kamışı ve mısırdır. Havana ayrıca bir turizm kentidir. Kentte ilkbahar aylarında hızı 200 km hıza ulaşan kasırgalar görülür. Havana uzun yıllar İspanyolların sömürgesi altında kalmıştır. Bu sebepten dolayı bazı sokaklarında İspanyol etkisi hala görülür. Havana Latin Amerika'nın önde gelen kentlerindendir. Havana'da tropik bir iklim görülür. Klasik Arabaları ve Samimi insanları ile bir Havana tam bir turist cenneti.
2- Varadero
Küba'nın Matanzas'a bağlı tatil şehri. Fidel Castro burayı gerek kendisinin İspanyol kökenli olmasından gerekse ülke ekonomisi için yalnızca İspanyol otellerine açmıştır ve otellerde çalışanlar dışında burada Kübalılar yoktur. Eskiden Al Capone burada güneşlenirmiş.
Ve burada turistler için yunus çiftlikleri vardır. Ve bu çiftliklerde yunuslarla yüzmek hatta yunusların insanları öpmesi gibi ilginç uygulamalar vardır.
3- Santiago de Cuba
Santiago de Cuba Küba'nın ikinci büyük şehri ve Santiago de Cuba İli'nin başkentidir. Önceden Küba'nın başkenti olan Santiago de Cuba, İspanyol Armadası'nın Karayip'deki ana üssüydü. Bunun yanında şehir, Batı Afrika'dan gelen köle gemilerinin varış limanıydı. Bugün hâlâ buradaki halkın büyük bölümü Afrika kökenlidir. Fulgencio Batista iktidarı sırasında 1953 yılında o dönemin genç avukatı Fidel Castro önderliğindeki 26 Temmuz Hareketi üyesi bir grup Moncada Kışlasına başarısız bir saldırı düzenlemiştir.
4- Camagüey
CAMAGÜEY Oriente yani Küba'nın doğu bölgesinden, ortalarına doğru yol alıyoruz. 328 km.lik bir yolumuz var Camagüey'e. Santa Lucia yarımadasında Club Amigo Caracol'da kalacağız. Camagüey, 300 bin nüfusuyla Küba'nın üçüncü büyük şehri. Yol boyunca ineklerin otladığı çok geniş otlaklar var. Ama Santiago de Cuba'nın palmiyeleri, muz ağaçları, yemyeşil tepeleri bu yol üzerinde daha az. Eski zamanlarda bu şehirde çok büyük toprak çömlekler yapılıp, yağmur suları biriktirilirmiş. İlk durağımız San Juan de Dios Meydanı. Etrafı 18. yüzyıl mimarisi renk renk, tek katlı evlerle çevrili taş kaplı bir meydan burası. Güneşin altında taşlar cilalanmış gibi. Meydana girdiğimiz köşede kapı ve pencereleri yeşille boyalı sarı bina, yanında hastanesi de olan bir kilise binası. Meydanda sıra sıra, birkaç basamakla çıkılan restoranlar var.
Umarız ki bir gün bu Yer yüzü cennetini sizde ziyaret edersiniz...